6 Ağustos 2009 Perşembe

dikenlerin tüy tüy olması...


dün gece bir tarihe tanıklık ettim. hafızamdan asla silinmeyecek bir gece yaşadım.
5 ağustos gecesi, harbiye açıkhava tiyatrosu'nda sahnede leonard cohen vardı. evet zaten ağzından çıkacak bir kelimeye bile razı gitmiştik konsere. isterse sesi çatallaşsın, 1 saat dursun gitsen dedik ama ağzımızın, kulağımızın payını aldık. biz payımızı aldık, cohen'se pasını aldı götürdü.
bir kere gece zaten yeterince büyülüydü, açıkhava'yı zaten çok seviyorum, nedense orası çok iyi geliyor bana. bir yanda dolunay vardı, cohen'i duydukça sahnenin arkasından gösterdi kendini usulca. hani romanlarda hayal ettiğimiz büyülü geceydi zaten...
sonra saat tam 9 olunca leonard cohen gösterdi kendini. hoplaya zıplaya! 75 yaşındaki bu müthiş adam her sahneye girişinde ve çıkışında hopladı ve zıpladı. "dance me to the end of love"la başladı masalını anlatmaya.
bu kadar iyi bir şarkısıyla başlamasını açıkçası beklemiyordum, malum hepimiz türküz, biraz yavaş kanlıyız. anca yerimizi bulup, otururuz. konserlere geç geliriz, ne de olsa ağır abiler hep geç çıkarlar. öyle olmadı ama, leonard baba tam vaktinda başlamayı tercih etti, bize de küçük bir ders verdi.
konsere geri dönmeden, izleyiciye de bayıldığımı söylemek durumdayım. her ne kadar geç kalan büyük bir kalabalık olsa da, ilk kez bu kadar saygılı bir izleyici gördüm ben. birçok alkış duydum açıkhava'da, bu denli yüksek desibellisini duymadım inanın. "leonard cohen'den bahsediyoruz burda" derseniz de, haklısınız ne diyim. aksi de pek mümkün gözükmüyordu zaten.
konsere geri dönelim, cohen bir bir devam etti mucizelerine. aslında ilk bir saatte neler yazacağımı kafamda oluşturmuştum. çok çok iyi bir konserdi, büyüleyiciydi, olağanüstüydü. sonra "hallelujah" geldi. cohen adeta zirveye ulaştırdı bu şarkıyla. kafamda yazacağım her şey, düşündüklerim, hissettiklerim az gelmeye başladı. yazacaklarım, gördüklerim - duyduklarımdan sonra yeterli değildi.
hepsi birbirlerinden yetenekli ekibiyle birlikte harikalar yarattılar gece boyunca. size kalan tek şeyse ağzınız açık izlemek oldu. fotoğrafta cohen'in söylediği adam bir ara gitarı ağlattı mesela. arkasındaki adamın kaç müzik enstrumanı çalabiliyor bilen yokmuş diyorlar...
bir de dün gece asalet nedir tekrar öğrendim. cohen, her şarkıdan sonra şapkasını çıkartmasıyla, bütün sololarda elindeki şapkasıyla arkadaşlarını hayranlıkla izleyişiyle, ekibindeki insanları inanılmaz güzel sözlerle tanıtışıyla bize öğretti tekrardan "asillik" kelimesini.
her şarkıda farklı bir konser yapmış gibiydi adeta, her şarkıda bize farklı bir masal okumuş gibiydi. bu konser için tüylerim diken diken olmuştu demek isterdim belki ama, bu kadar mükemmel bir şeyin tüyleri diken etmesi mümkün değildi. olsa olsa kendi içimizdeki dikenleri tüy tüy yapabilirdi, yaptı da.
işin aslı, "famous blue raincoat"tan sonrasını çok da hatırlamıyorum, başka bir diyara gitmişim o sırada, gözlerim dolmuş, içim kıpırdamış farkında olmamışım. 4 kez bis yaptı resmen. 4 kez!
o da mutluydu, belki de en güzeli bunu hissedebilmekti. biraz "dostlar" dedi, mutlu olduk. gidip sarılmak istedik bol bol.
son olarak, bilmiyorum gidenlerden fark eden oldu mu ama, dün gece bir yıldız kaydı. gördüğüm en güzellerinden bir tanesiydi hatta. hemen dileğimi tuttum. hem belki cohen konuşmuştur yıldızlarla? böyle mükemmel bir gecede, kayan yıldızın ardından dilenen dileğin gerçek olmaması gibi bir şey mümkün olamaz bence. kesin cohen'in parmağı var bu işte...

size setlistiyle veda ediyorum, 75 yaşındaki koskocaman kalpli bu adamın 3 saatlik masalına tanık olmanızı gerçekten çok isterdim...
ne adammışsın be leonard cohen! "i'm your man" demişsin ya, you're "the" man'mişsin.

0 yorum:

Yorum Gönder