12 Temmuz 2009 Pazar

*magical mystery tour*


samimiyetinize sığınarak size biraz sevdiceğimden bahsetmek istiyorum. daha doğrusu kendi duygularımdan. buraya onlarca tanımadığım insan geliyor farkındayım ama artık bir yerlere yazmazsam içimdeki sevgi, aşk, tutku her neyse nerelere taşacak emin olamıyorum. o yüzden en sağlıklısı sizi seçtim. biliyorum sizler iyi niyetli insanlarsınız ve bizim için mutlu olacaksınız... yine de kendimi alamadım nazar boncuğu koymaya yazının başına. öylesine önemli çünkü yaşadıklarım. öylesine kaybetmek istemeyeceğim. kaybetmeye de izin vermeyeceğim.
çok garip, her şey olağanüstü geçip gittiği gibi, her şey olağanüstü garip. ben hala tam olarak anlayamazken, size nasıl anlatacağım bunu hiç bilemiyorum.
şöyle başlıyim, bugün şunu farkettim, hayatımda gülmediğim kadar içten gülüyorum şu son 4 aydır. evet ne kadar kısa bir süre değil mi? en son bu kadar içten dağıttığım gülücükler, sanıyorum ki bebeklikte annemle babama yaptığım salak gülücüklerle, biraz büyüyüp birinin beni gıdıklamasına attığım kahkalardaki zaman dilimi içinde geçen gülücüklerdir. şimdi bir bebek kadar içten gülüyorum! gülmek de yetmiyor bazen, delicesine kahkaha atıyorum.
çünkü minicik bir çocuk kadar temiz ve bir o kadar içten bir şey yaşıyorum ben.
yıllardır bir sürü deneyip duran ben, denemekten asla vazgeçmeyen, inancını kaybetmemiş olan ben, artık aradığını bulan ben aynı zamanda. evet dünyanın en yaşlı kadını hiç sayılmam ama yaşımdan biraz daha fazla şey yaşadığımı söyleyebilirim. ve belki de bu sayede ne istediğini bilen biri oldum her zaman. hatta o kadar iyi bildim ki, son zamanlarda o istediğim şeyi bulacağıma olan inancım biraz azalmıştı. ne ayıp etmişim... inançsız, umutsuz biri olarak görmeyin beni. asla değilimdir ama insan arada yaşadıklarıyla şüpheye düşüyor. umudu kırılıyor.
çok bölük pörçük yazdığımın farkındayım her zamanki gibi. ama içimdeki duyguları birleştiremiyorum. hepsi çok yoğun ve bir adama karşı hissedebilenden binlerce farklı kola/dala ayrılmış durumda.
ben hep dedim ki "tamam aradığımı bulamam ama arkadaşlarım ve "o"nla dengelerim bir şeyleri. kültürel şeylerden bahsetmek için şunu ararım, alışverişe çıkmak için bunu, sevmek için de "o"nu." heh! hepsi birden oluyormuş! hepsi birden, bir dişlinin parçaları gibi oturabiliyormuş birbirlerine. buna mı şaşırayım, yoksa böyle bir şeyin yıllardan beri benim burnumun dibinde oluşuna mı şaşırayım bilemiyorum inanın. sanki içime bir tohum attı ve o tohum büyüdükçe büyüyor, bir sürü farklı dallar veriyor, meyveler veriyor.
bir sürü şey öğreniyor, bir sürü duygumu keşfediyorum. inanılmaz keyifli bir yolculuk gibi. magical mystery tour... o kadar eğlenceli ki! bilmiyorum kalbim mi çok temiz, ya da çok mu iyi dilemiştim ama neler saydıysam "o"nla ilgili, fazla fazlası geldi. ben hiç sevmekten gözlerimin dolduğu bir aşk yaşamamıştım. bu denlisinin olduğuna da inanmamıştım. hele ki bu kadar kısa bir sürede.
bir insana hem saygı duyarsınız, hem seversiniz evet ama aynı zamanda hem çok gülüp, sonra bir o kadar isteyip, aynı zamanda öğrenip, ve bir de öğretip, üstüne de güvenemezsiniz ki. aradığınız her şey de bir insanda toplanmaz ki! toplanırmış...

yıllarca dalga geçtiğim şeyleri yapıyorum. ama böyle şeyler hissetmeyen biri için dalga geçmek çok kolaymış, bunu da farkediyorum artık.
en güzeli şu aslında. kendi hissettiklerimi, onun hissettiklerini bir kenara bırakın, 3. kişilerden bile o kadar güzel şeyler duyuyorum ki. ben ilk defa, birilerine tanıştırırken sevgilimi (bak şimdi bile "sevgilim" çünkü o benim) bu kadar gururlandığımı hatırlamıyorum, resmen gurur duyuyorum ya! bırakın "aman sevicekler mi" demeyi, ona bayılmalarını keyifle izliyorum. ben hayatımda kime bu kadar hayran oldum ki, tanıştırırken gurur duyayım?
anlamayanlar bir bir azalıyor belki ama onları isteyen kim? ben benimle, benim kadar mutlu olacak insanları istiyorum çevremde.

bize inancım tam, bundan 76 sene sonra bile aynı şeyleri yazabileceğime eminim. katlarca fazlasını hatta! çünkü bu duygu yerinde durmuyor, gün geçtikçe artıyor!
hiçbir şey için hayatta bu kadar emin olmadığım için biliyorum bunu..
şöyle bir şey var, bu bile bir kanıtı. şu yazdıklarım hissettiklerimin şu kadarı bile değil: .

sanki bu hissettiklerimizi bizim dışımızda 4 kişi falan hissediyor gibi. öylesine güzel. zaten böyle hissedebilse herkes, dünyada savaş diye bir şey kalmazdı inanın.
böyle işte, ben ilk kez aşık olmuş sayıyorum artık kendimi. bir sürü kez aşık olmayı "denemişim" sadece. çünkü diğerleri aşksa, bu yaşadığıma bir isim veremiyorum.

umarım ağrıtmadım kafanızı, sadece tutamadım artık içimde. hem belki bu yazı umut olur birkaç kişiye?

0 yorum:

Yorum Gönder